Kobanê Davası… Aynur Aşan: Savcı hakimin yerine karar veriyor

Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 siyasetçinin 6-8 Ekim 2014’te yaşanan protestolar nedeniyle yargılandığı Kobanê Davası’nın 38’inci duruşmasının ilk oturumu başladı.

Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre, Sincan Kapalı Cezaevi’nde bulunan duruşma salonlarında Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen duruşmaya, Aynur Aşan, Nazmi Gür, Pervin Oduncu, Ayla Akat Ata, Sebahat Tuncel ve çok sayıda tutuklu siyasetçi katıldı. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi (DBB) eski Eşbaşkanı Gültan Kışanak ile Figen Yüksekdağ da bulunduğu Kandıra 1 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya bağlandı.

‘SAVCI BİR YARGI OLUŞTURMAYA ÇALIŞIYOR’

Savcının ceza talepli mütalaasına dair beyanlarını sürdüren Aynur Aşan, siyasi parti veya sivil toplum örgütleri kapsamında yaptıkları çalışmalardan ötürü açılan dosyaların da, bu dosyaya konularak “suçlu” gösterilmeye çalışıldığını kaydetti. Aşan, “Savcı, bunlarla bir yargı oluşturmaya çalışıyor. Resmen sizin yerinize oturmuş ve sizin yerinize karar veriyor. Bunu bir delil olarak görüyor” dedi.

‘KADIN ÇALIŞMALARI KRİMİNALİZE EDİLİYOR’

Kadın haklarına dair yaptıkları çalışmalarının kriminalize edilmeye çalışıldığını ifade eden Aşan, en büyük krizin kadın alanında yaşandığını ve krizin son bulması için kadınların örgütlenmesi gerektiğini dile getirdi. Kadınlara yönelik şiddet ve katliam raporlarına dikkat çeken Aşan, günde binlerce kadının erkek ve devlet şiddeti ile karşı karşıya kaldığını kaydetti.

‘HİÇBİR DELİL GÖSTERMEDEN TJA’YI İLLEGALİZE ETMİŞ’

Bu nedenlerden ötürü savcının yer aldıkları Tevgera Jinên Azad’ın (Özgür Kadın Hareketi-TJA) KCK içinde yer aldığına dair iddiada bulunduğunu dile getiren Aşan, “TJA’nın KCK uzantısı olduğunu nasıl ispatladınız? Buna dair verilmiş bir karar var mı? Mütalaa, bir yargı mensubunun fikri üzerinden hazırlanmadığını bu nedenle söylüyoruz. Hiçbir delil, iz göstermeden TJA’yı illegalize etmiş. Kürt kadın hareketi yıllardır mücadelesini veriyor ve bunu herkesin gözün önünde yapıyor. Etkinliklerini, mitinglerini yaptığı kentte izin alarak yapıyor. Resmi kurumlarla ne şekilde, nerede yapacağımızı birlikte konuşarak yapıyoruz. Kararımızı bu şekilde alıyoruz” diye konuştu.

‘KADINLAR SAVAŞ İSTEMİYOR’

Yaptıkları konferanslara da değinen Aşan, bu konferanslar hakkında tek bir davanın dahi açılmadığına işaret etti. Aşan, bu konferansları yapmadan önce duyurusunu yaptıklarını ve basına açık yaptıklarını dile getirdi. Bunun yanı sıra bu konferanslarda aldıkları kararları da paylaştıklarını dile getiren Aşan, “Bundan nasıl olur da şiddete teşvik ettiğimiz söylenebilir? Tarihte 15 bin savaş çıkmıştır. Bu savaşların tamamı erkekler tarafından çıkmıştır. Bu savaşların kararını kadınlar vermemiştir. Hiçbirinde kadınlar yer almadı. Biz Kürt kadınları olarak da savaş istemiyoruz. Size bir soru sormak istiyorum ve lütfen cevaplayın. Nasıl olur da bir hareket, herkesin gözü önünde 20 yıl boyunca illegal olarak hareket edebilir?” diyerek, suçlamalara tepki gösterdi.

‘SAVCIYA GÖRE MÜCADELE EDEN KADINLAR TERÖRİST’

Yaptıkların konferansa ve mitinglere milyonlarca kadının katıldığının altını çizen Aşan, “Savcıya göre bunların hepsi ‘terörist.’ Bunu asla kabul etmiyorum. Ayrıca son 20 yılda uyuşturucu ve fuhuş da zirveye çıktı. Bu bilinçli olarak yapılıyor. Kadın ve gençler, toplumsal sorunlara dair harekete geçmemek için yapıyorlar. Tecavüz kültürünü de geliştiriyorlar. Buradaki kadınlar, bunlara karşı mücadele ettiği için ‘terörist’ olarak görülüyor. Kendilerine karşı bizi rakip olarak görüyorlar. Kadına karşı şiddet, taciz ve tecavüz olaylarına karışanlar serbest bırakılıyor. AKP-MHP ittifakına eklenen HÜDA-PAR ve Refah Partisi ile birlikte bunu kadına en büyük tehdit olarak görüyoruz. İlk icraatları İstanbul Sözleşmesi’ne ve Kürt kadınlarına saldırı oldu” dedi.

‘KADIN MECLİSİ ÖNERİSİ SUÇ SAYILDI’

Aşan, Başkanlık Sistemi’ne karşı TJA olarak kadın hareketleri ile birlikte bir deklarasyon yayınladıklarını ve bu deklarasyonda, “Eş Cumhurbaşkanlığı” talebinde bulunduklarını, bunun da suç olarak mütalaaya girdiğini ifade etti. Ayrıca deklarasyonda “Kadın Meclisi” ibaresine de yer verdiklerini dile getiren Aşan, bu deklarasyon nedeniyle “Meclisi ve Cumhuriyeti ortadan kaldırma” iddiası ile suçlandıklarını belirtti. Aşan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu tür taleplerde bulunmak Anayasa hakkımızdır. Anayasada ifade ve düşünce özgürlüğü, örgütlenme hakkı kapsamına giriyor. Bu taleplerimiz demokratik toplum için yapılmıştır. Bu taleplerden illegal bir şey çıkartamazsın. Şu anda Anayasa’nın değiştirmeyi en çok iktidar talep ediyor. 12 Eylül Anayasası’ndan kurtulmak istediklerini söylüyorlar. Ancak ömürlerini uzatmak için bunu yapıyorlar. Sivil, demokratik bir Anayasa kaygıları yok.”

‘BİZDEN HİÇ KİMSE BU ÜLKEYİ İTİBARSIZLAŞTIRMAK İÇİN GİRİŞİMDE BULUNMAZ’

Aşan, şöyle devam etti: “Anayasayı değiştirme talebi neden suç olarak lanse ediliyor? Bu Anayasa ile demokratik ve adil ülkeler arasında kaç sırada yer alabilir? Saygın bir yere sahip olabilir mi? Kim Türkiye’yi uluslararası alanda itibarsızlaştırıyor? Savcı bunu bizim yaptığımızı söylüyor. Bizi artık tanıdınız. Bizden hiç kimse bu ülkeyi itibarsızlaştırmak için girişimde bulunmaz. Biz bu ülkede demokrasinin, özgürlüklerin, insan haklarına saygının gelişmesini istiyoruz. Tekçiliği savunan bir Anayasa ile bunlar mümkün mü? Bununla laik, demokratik bir toplum yaratabilir mi? Eril dünya tarafından hazırlanan bu Anayasa kadınların, yoksulların, engellerinin ve emekçilerin hakkını savunabilir mi? Doğa, çocuk, eğitim ve toplumun bütün kesimlerinin hakları savunulabilir mi? Bu Anayasa ile bunlar mümkün değil. Savcı, bu taleplerimizi ‘rejimi yıkma’ olarak değerlendiriyor. Zaten rejim başkanlık sistemi ile değişti. Bir partinin iktidarının devam etmesi için rejim zaten değiştirildi. 12 Eylül Anayasası bile ortadan kaldırıldı.”

‘BÜTÜN YAŞAM ALANLARI CEZAEVLERİNE DÖNÜŞTÜRÜLDÜ’

Anayasa’nın ve öneminin Başkanlık Sistemi ile ortadan kaldırıldığını ifade eden Aşan, “Seçim olduğunda savcının da bu rejimin değişmesi için oy vermiş olabilir. Ben buna inanıyorum. Biz bu tür önerilerde bulunabiliriz. Bu Anayasa topluma yetmiyor diyebiliriz. Rejimler zaten Anayasa ile çiziliyor ve bu Anayasada Meclis çatısı altında tartışılıyor. Rejim değişti ve Türkiye’nin kaderi tek adamın eline bırakıldı. Bu rejim ile bütün Türkiye’yi zindana çevirmiştir. Türkiye’de cezaevlerinin sayısı üniversitelerinin iki katıdır. Bir ülkede cezaevleri üniversitelerin iki katı ise demokrasiden bahsedilebilir mi? Azınlık, insan haklarından söz edilebilir mi? Bütün yaşamımız gözetleniyor ve denetleniyor. Bütün yaşam alanları cezaevlerine dönüştürüldü” diye kaydetti.

REDDEDİLEN ÖNERGELERE DİKKAT ÇEKTİ

Kobanê olaylarına dair gerçeklerin ortaya çıkması için HDP’nin bugüne değin en az 13 araştırma önergesi verdiği bilgisini paylaşan Aşan, bu önergelerin reddedildiğini söyledi. Aşan, bu önergelerin kimler tarafından reddedildiğini de sordu. Önergelerin de AKP-MHP tarafından reddedildiğini dile getiren Aşan, “Verilmiş olan bu önergeleri reddedenler neden reddediyor? Kim olayların aydınlatılması istemiyor? Bunları göz önünde bulundurmak zorundasınız. Olayların aydınlatılmasını en çok biz istiyoruz. Bunun mücadelesini veriyoruz. Kabul etmemelerini nedeni HDP’yi karartma amaçlarından geliyor. Biz burada tutukluyuz, evet. Ama dışarıda milyonlarca HDP’li var” diye kaydetti.

‘HDP YÜZÜNÜ ADALETE VERMİŞTİR’

HDP’nin sırtını halkına dayadığını dile getiren Aşan, “Yüzünü de adalete vermiştir. Hiçbir kumpas, saldırı bunu kriminalize ve karartmaya yetmez. Bunlar HDP’yi ‘demokratik siyaset’ çizgisinden de ayıramaz. Savcı HDP’nin bir tweet yazamayacağını söylüyor. Bununla Kürtleri ve demokratik siyaseti aşağılamaktadır. Seçmenlere büyük hakaretler edilmektedir. Hepimiz de çok iyi biliyoruz ki; HDP’nin çatışmadan yana hiçbir açıklaması yoktur” dedi.

Duruşma savunmalarla sürüyor. (HABER MERKEZİ)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir