İsrail Başbakanı Netanyahu yargılanabilir mi?

İsrail-Gazze hattında yaşananlar Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yetki alanlarını bir kez daha gündeme taşıdı. Mahkemenin kurucu antlaşması olan Roma Statüsü, Temmuz 1998’de yürürlüğe girdi.

Birleşmiş Milletler öncülüğünde toplanan bir konferansla kabul edilen Roma Statüsü’ne 120’den fazla ülke taraf. Amerika Birleşik Devletleri, Rusya, Çin, Hindistan, İsrail gibi ülkeler hariç. Türkiye, Azerbaycan, Belarus ve Vatikan da statüye taraf değil.

Merkezi Lahey’de bulunan mahkeme, her yıl Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda rapor vermekte. Roma Statüsü’ne göre mahkemenin yetki alanına giren suçlar, soykırım, savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve saldırganlık suçu olarak 4 kategoriye ayrılıyor.

PEKİ MAHKEMENİN YAPISI VE İŞLEYİŞİ NASIL?

Dokuz yıllığına seçilen on sekiz yargıç ve bir savcıdan oluşan mahkemenin yargılama yapabilmesi için belli şartların oluşması gerekiyor.

Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Dr. Mehmet Cengiz Uzun, statüye göre 4 ihtimalli bir yargı yetkisinin mevcut olduğunu söylüyor.

Bunlardan birincisi statüye taraf olmuş bir ülkede cereyan eden söz konusu suçlar.

Bir diğeri ise bu suçların taraf olmuş bir ülkenin vatandaşları tarafından işlenmesi.

Üçüncü ihtimalde bir devlet münhasıran bir durum için statüye taraf olmasa da mahkemeyi yetkin kılabilir.

Tıpkı Ukrayna örneğinde yaşandığı gibi, Ukrayna statüye taraf olmadığı halde mahkemeye kısıtlı yargı yetkisi vererek Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı Kerim Han’ın ülkede soruşturma yürütmesine müsaade etmiş, bu sayede Ukrayna’daki çocukların Rusya’ya kaçırılmasına ilişkin deliller toplamıştı.

Roma Statüsü’ne göre “soykırım” suçuna giren bu cürüm, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hakkında tutuklama kararı çıkarılmasına neden olmuştu.

Putin bu karar nedeniyle statüye taraf olan ülkelere adım atamıyor.

Mahkemenin yargılama yapabilmesi için son ihtimal ise Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin mahkemeyi belirli bir meselede yetkin kılması. Bu noktada mahkemenin yargı yetkisinin olduğu Filistin’e ayrı bir parantez açmak gerek.

Taraflar arasındaki ilişki 2014 yılında başladı. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas mahkemenin kurucu antlaşması Roma Statüsü’nü imzaladı. Ancak UCM’nin Filistin topraklarında yargı yetkisinin olup olmadığı konusu uzun süre tartışmalara neden oldu.Zira Filistin, Birleşmiş Milletler’de üye olmayan gözlemci devlet statüsünde.

İsrail bunu gerekçe göstererek mahkemenin Filistin konusundaki girişimine itiraz etti. Özellikle İsrail yönetimi, mahkemenin yalnızca egemen devletler tarafından gündeme getirilen konuları inceleyebileceğini savundu. Buna karşın Filistin’in mahkemenin temel aldığı “Roma Statüsü’ne taraf devlet olduğuna” oy birliğiyle karar verildi.

Dr. Mehmet Cengiz Uzun, mahkemenin Gazze ve Doğu Kudüs olmak üzere Filistin’in 1967 sınırları içerisinde cezai yargı yetkisine sahip olduğu kararına varıldığını hatırlatıyor. 2021’de hemen bu kararın üzerine bir soruşturma başlatıldığını belirten Uzun, bu soruşturmanın henüz bir sonuca erişmediğini aktarıyor.

İsrail’in yanı sıra Hamas ve diğer silahlı Filistinli gruplar hakkında başlatılan soruşturma o dönemden bu yana sürüyor.

Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı Kerim Han, Gazze halkına insani yardımların ulaştırılmasının engellenmesinin Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargı yetkisi kapsamında savaş suçu teşkil edebileceğini söylüyor.

Başsavcı böyle söylese de Amerika Birleşik Devletleri’nin de desteğini arkasına almış İsrail’in ateşkese niyeti yok. Dünyanın gözü önünde mülteci kampları, hastaneler, ibadethaneler ve Birleşmiş Milletler’e ait okullar aralıksız İsrail bombardımanının hedefi oluyor.

Şu ana kadar Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından ne İsrail Başbakanı Netanyahu’ya karşı ne de bir başka İsrailli yetkiliye karşı somut bir adım da atılmış değil.

Uluslararası hukukçular bu durumu şöyle açıklıyor: “Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargı yetkisi ikincilik ilkesi dediğimiz bir ilkeye dayanıyor. O da şu öncelikle ulusal yargı makamları yetkilidir. UCM’nin bir yargılama yapabilmesi için o konunun ulusal hukukta ele alınmıyor olması veya ele alınsa dahi hukukun etkin bir şekilde işlemiyor olması lazım. Dolayısıyla bugün ileri sürülen ve kuvvetle şüpheyle işlendiği düşünülen savaş suçları bakımından İsrail devletinin ulusal yargı makamları kendi üzerine düşeni yaparsa bu noktada UCM bir soruşturma yürütmeyecektir.”

Peki İsrail yargısı bu konuda harekete geçmezse Netanyahu, gerçekten Uluslararası Ceza Mahkemesi karşısında hesap verebilir mi?

Dr. Mehmet Cengiz Uzun, Ukrayna-Rusya savaşında savaşın başlangıcından çok kısa bir süre UCM’nin harekete geçtiğini ve soruşturma açarak bir tedbir kararı aldığını belirtiyor.

Rusya Devlet Başkanı Putin hakkında çıkarılan tutuklama kararına atıfta bulunan Uzun, İsrail-Filistin meselesinde 2021’den bu yana süren soruşturmanın henüz bir ilerleme sağlayamadığını söylüyor.

Yargısal süreçlerin aynı süratle işleyip işlemeyeceğinden emin olmamakla beraber bir hukukçu olarak temkinli bir iyimserliğe sahip olduğunu aktarıyor.

Birleşmiş Milletler’e göre, Rusya-Ukrayna hattında neredeyse 2 yıldır devam eden savaşta yaklaşık 10 bin sivil hayatını kaybetti. İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarında ise sivil ölümler yalnızca 1 ayda bu sayıya ulaşmış durumda.

Gazze’deki insani dram her geçen gün daha da vahim bir hal almakta.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir