İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, deprem felaketiyle başlayıp ilk yarısı seçim ikliminde geçen 2023’ün ikinci yarısında kadro değişimiyle istikrarın oluşacağına ilişkin özgüvenin yakalandığını söyledi. Erdal Bahçıvan değerlendirmelerine şöyle devam etti:
“Yaşanan gelişmelerin ardından 2024 yılı, en kötünün artık geride kalmaya başlayacağı bir yıl olarak görülmeye başlandı. Ancak 2023’ün son günlerinde dünyada yaşanan durgunluğun etkileri de hissedilmeye devam ediyor. Bir taraftan dünyada bizleri bekleyen durgunluk tehlikesi devam ederken, diğer taraftan Türkiye’de enflasyonla katı bir mücadele yürütülüyor. Aslında enflasyon konusunda Türkiye ve dünya açısından henüz tam anlamıyla emin olunamayan bir seviye var. İç piyasada enflasyonla mücadelede şu anda en önemli silah faizler olarak gözüküyor. Yüksek faiz durumu ekonomik aktiviteleri de ciddi şekilde yavaşlatıyor. Bu da iç piyasada durgunluk yaşanacağına işaret ediyor. İç piyasaya bağlı olan sektörlerde talep noktasında bir zorluk yaşanması beklense de, ihracat ve döviz kazandırıcı işlerde çeşitli fırsatlar oluşabilir. Türkiye’de son yıllarda alışılışmış olan ‘ne pahasına olsun büyüme’ noktasından biraz daha enflasyonun dizginlenmesine dönük bir noktaya doğru geçiş olduğu görülüyor. Bunu yılın son aylarında da görmeye başladık. Ancak adı konmuş bir sorun ve doğru tedavi yöntemleri uygulanarak, güven verici bir ortam sonucunda belli bir dönem içinde sonuca varılacağı düşüncesi de geleceğe pozitif olarak bakılmasını sağlıyor. Hep birlikte nicelikten daha öte niteliği konuşacağımız döneme giriyoruz. Dijitalleşme, sürdürülebilirlik, teknoloji, insan kaynakları… Bunların her biri hayatımızı çok daha farklı etkileyecek. Yeni neslin nasıl bir dünya beklediğini çok iyi anlayarak değerlendirmemiz gereken bir dönemdeyiz.”
Türkiye’nin kaynak problemi olmadığını vurgulayan Bahçıvan, “Ancak Türkiye’nin kaynaklarını doğru kullanma, kaynaklarını doğru değerlendirme sorunu var. Artık bundan sonra hiçbir kaynağımızı heba etmememiz gerekiyor. İnsan kaynağımızı da, maddi kaynaklarımızı da, toprak kaynaklarımızı da en doğru, en güçlü verim ve katkı sağlayacak şekilde kullanmamız gerekiyor. Şu andaki model, daha çok yüksek teknolojinin önemsendiği bir tabloyu ön plana çıkarıyor” şeklinde konuştu.
Olaya sadece para politikaları olarak ya da kısa vadede bakmamak gerektiğini belirten Bahçıvan şunları söyledi:
“Disiplinli adımlar atıldığını görüyoruz. İç piyasa tarafında ticari kredi erişiminde kredi ve maliyetini kaldırabilme sorunu var. Burada finansa erişmek mi esas, yoksa o maliyeti karşılamak mı? Bu durum o firmanın o günkü şartlarına bağlı olan bir durum. Ancak son 2 aydır özellikle özel bankalar tekrar aktif bir şekilde piyasaya girmeye başladı. Diğer taraftan Türkiye’ye bir fon akışının başladığını da söyleyebiliriz. Yurt dışından ülkeye tasarruf getiremediğiniz müddetçe Türkiye’nin mevcut tasarruf kapasitesi, ülkenin bireysel tüketicisinin, ticaretinin ihtiyacı olan krediyi yeterli kadar sağlamasına imkan vermiyor. Bu anlamda Türkiye’ye belli ölçüde nakit akşının sağlanmasını olumlu olarak değerlendirebiliriz. Türkiye’nin kredisi yükseldikçe, reytingi yükseldikçe bankaların da kendi marka değerleriyle çok daha güçlü imkanlara kavuşacağını düşünüyorum.”